- Islam akaidi
- /
- 6.Cinler ve Sihir/Büyü
Âlemlerin Rabbi Olan Allah’a hamdolsun. Salât ve selam dürüst ve sözünün eri olan Peygamber efendimiz (s.a.v.)’e olsun. Allahım senin bildirdiğinden başka bir ilmimiz yoktur. Muhakkak ki sen her şeyi bilen ve yerli yerinde yaratansın. Allahım bize faydalanacağımız ilmi öğret, öğrettiklerinle de faydalanabilmeyi nasip et, ilmimizi arttır. Bize hakkı hak olarak göster, ona itaatle rızıklandır. Batılı da batıl olarak göster, ondan sakınmakla rızıklandır. Bizi sözü işitip güzel bir şekilde itaat edenlerden eyle, rahmetinle bizi Salihler arasında cennetine koy.
Sihir:
Değerli kardeşlerim, yasaklar konu başlığındaki altıncı dersimiz; sihirbazlar, şarlatanlar ve büyücüler ile görüşmenin, onlardan yardım almanın yasaklanması konusunu ele alacağız.
Değerli kardeşlerim, bu dersimizde bizzat sihir konusunu işleyeceğiz. Bu kavram Müslümanların dilinde dolaşan, çokça tekrarlanan bir kavramdır. Bazı sözlerin de aslı yoktur. Onlardan bir tanesi “Sihri öğren ama yapma” cümlesidir. Bu sözün hiçbir şekilde peygamber mirasında aslı yoktur. Ama Rasulullah (s.av.)’in hadislerinde sihir kelimesi geçmektedir. Şöyle ki: “Beyanda (Edebi, güzel ifadede) sihir vardır, şiirde hikmet vardır.”
Dini Hükme göre şiirin güzeli iyi, kötüsü kötüdür. Ancak bu konuda sihrin manası cinlerle bağlantı kurmaktır. Sihrin dindeki tanımlarından biri, fitne maksatlı şeytanlarla bağlantı kurmak veya Allah’tan başkasına güvenerek şifa bulmaya çalışmaktır.
Müslüman Allah’tan başkasının şifa verebileceğini, nimet verebileceğini, koruyabileceğini veya zararı giderebileceğini zannediyorsa, işte bu sihrin, büyünün en büyük hedeflerinden biridir, bu, Allah’tan başkasına yönelmek veya dünyaya aldanmak, günahlara dalmak ve Allah’ın haram kıldığı hazlara yönelmektir. Yani burada sihrin herhangi bir çeşidinin insanları saptırmak, inançlarını bozmak, akıllarını karıştırmak, sıkıntıya girmelerine sebep olmaktan başka bir hedefi yoktur. Cinlerin şeytanlarıyla yardımlaşan Cinciler ve sihirbazların en büyük hedefi zaten bunlardır. Müslüman, mümin olan cinlere, cin, kâfir olan cinlere de şeytan diyoruz. Şeytan kelimesini kullandığımızda cinlerin ikinci kısmından yani kâfirlerinden bahsetmiş oluyoruz. Aslında burada yardımlaşma, ilişki ve birbirlerine hizmet söz konusu değildir bunu sadece insanları saptırmak ve günaha sokmak için yaparlar.
Sihrin Tanımı:
Sihrin tanımlarından biri, ondan yardım istemek suretiyle şeytana yaklaşmaktır. Din ise ancak Allah’a yaklaşmaktır.Diğer bir tanım da şudur: Sihir, büyüdür. Bedene ve kalbe etki eden düğümdür. Bazen insana şeytanın dokunuşu isabet ettiğinde, kuvveti azalır, kalkmaya bile gücü yetmez. Karalar bağlar, kötümserliğe ve kedere kapılır. Neredeyse hissettiği manevi baskıdan dolayı ruhu bedeninden çıkacak gibi olur. Fakat büyü yapanların en büyük hedefi, genelde eşler arasını açmaktır.
Şeytanın Öncelikli Hedefi İnsanı Eşinden Başkalarına Meylettirmektir:
Çok acı bir durumla karşı karşıyayız. Abartmıyorum, vallahi yüz Müslüman ailenin yetmişi ya da sekseni şeytanın etkisiyle parçalanmış durumdadır. Şeytanın öncelikli hedefi; kişiye eşini çirkin göstermek, ondan başkasına meylettirmek veya “ona karşı bir şey hissetmiyorum” dedirtmektir. İkinci hedefi ise kişiye eşinden başkalarını beğendirmek, eşinden nefret ettirmek, onu başkalarına yönlendirmektir. İşte bunların hepsi şeytanın işleridir. Bu konuyu tamamen açığa kavuşturan Efendimiz şöyle buyurmuştur:(( الحمد لله الذي رزقني حبّ عائشة ))
“Beni Aişe’nin sevgisiyle rızıklandıran Allah’a hamdolsun.”
Ben tüm erkekleri eşlerini sevmek, eşlerinin de onları sevmesi için çabalamaya davet ediyorum. Çünkü Allah’ın rızası buradadır. Bunun dışındaki davranışlardan Allah razı olmaz. Çünkü şöyle buyurmuştur:
﴾ وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ﴿
“Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları yaratması, O’nun varlığının delillerindendir”
﴾ وَمِنْ آيَاتِهِ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ ﴿
“Gece, gündüz, güneş ve ay Allah’ın varlığının delillerindendir.”
﴾ وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً ﴿
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.”
Allah Teâlâ eşler arasında sevgi ve merhametin yeşermesini dilemiş ve şöyle buyurmuştur:
﴾ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ ﴿
“Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı.”
Yani İman edenler sevgilerini, samimiyetlerini eşleri için saklarlar ama günahkârlar ve isyankârların sevgileri, muhabbetleri hep eşlerinden başka kimseleredir.
Eşine çok kötü davranan, sert bir şekilde çatık kaşla muamele eden bazı erkekler, kendilerine helal olmayan diğer kadınlara karşı oldukça nazik ve yumuşaktırlar. Evde, görüşmelerde, törenlerde, yolculukta, gezilerde, işte, görevde, başka kadınlara tüm inceliklerini, sevgilerini, nezaketlerini, yumuşaklıklarını gösterip çokça özür dilerlerken, gülümserlerken, tüm sertlikleri ve katılıkları eşlerinedir. Bu durum tamamen şeytanın yapmayı hedeflediği görevidir. Ki bu durumda ayet açıktır:
﴾ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ ﴿
“Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı.”
Allah’ın Sağlamlaştırdığı Evlilik Düğümünü Şeytan Darmadağın Etmek İster:
Sonra Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur:
﴾ وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ ﴿
“Düğümlere üfürüp, büyü yapan üfürükçülerin şerrinden.”
وَكَيْفَ تَأْخُذُونَهُ وَقَدْ أَفْضَى بَعْضُكُمْ إِلَى بَعْضٍ ﴿
﴾ وَأَخَذْنَ مِنْكُمْ مِيثَاقًا غَلِيظًا
“Hem, siz eşlerinizle birleşmiş ve onlar da sizden sağlam bir söz almış iken, onu nasıl (geri) alırsınız?”
Allah’ın sağlam kalmasını istediği bu sözleşme, şeytanın da çözüp darmadağın olmasını istediği şeydir. Bir seferinde Aişe (r.a.), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e şöyle sormuş ve cevabını almıştır:
(( كيف حبك لي؟ قال: كعقدة الحبل ))
“Beni nasıl seviyordun” Rasulullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu: “Kördüğüm gibi”
Yani çözülemeyecek bir düğüm gibi. Böylece düğüm kelimesi onlar arasında bir sembol haline geldi. Ara sıra “Düğüm ne durumda?” diye sorduğunda Rasulullah (s.a.v) şöyle cevap vermiştir:
(( على حالها لا تزال متينة ))
“Hala çözülmesi mümkün olmayacak kadar sağlam”
Sahih hadislerden birinde Hz. Aişe Rasulullah (s.a.v.)’e Ebu Zerr’in hikâyesini anlatmış, onun eşine karşı ahlakından, iyiliğinden, yumuşak huyluluğundan bahsetmişti. Sonunda ise “ama o eşini boşadı” demişti. Bunun üzerine Rasulullah (s.av.) şöyle buyurmuştu: “Ben de sana Ebu Zerr’in sevgisi gibi bağlıyım ama ben seni boşamayacağım”
Bazen değerli kardeşlerim, bazı erkekler eşlerine ikinci bir kadınla evleneceği ile ilgili şaka yapıyor, kendisi bunu önemsemiyor ama bu şaka eşini çok rahatsız ediyor ve endişeye sürüklüyor. Bu yüzden Rasulullah (s.a.v.) Hz. Aişe’ye “Seni boşamayacağım” demiş, onu rahatlatmıştır. Birçok erkek eşini rahatlatmak istemiyor, aksine hep endişeli olmasını istiyor, bu konuda şaka yapmaktan çok hoşlanıyor.
Değerli kardeşlerim, İmam Kurtubi büyüyü hak olarak tanımlıyor. Büyü gerçektir fakat yasaklanmıştır, haramdır. Tıpkı zina gibi, zina da gerçekleşebilir ama haramdır. Yani Allah Teâlâ büyü ile ilgili dilediğini yaratır.
Keramet ve Mucize:
Değerli kardeşlerim, peygamberlere, Allah’ın kendilerini gönderdiğini, onların Allah tarafından gönderilmiş peygamberler olduklarını ispat için Cenab-ı Hak onlara mucizeler vermiştir. Peygamberlerin gücüyle normal durumların dışında olağanüstü şekilde meydana gelen her şey mucizedir. Peygamberler insanlara mucizelerle meydan okumak için görevlendirilmişlerdir. Allah dostlarının eliyle meydana gelen olağanüstü durumlara gelince, burada, Kuran’da geçen Allah dostları kimdir, nasıl olur? Bu önemlidir. Şimdi şu tarif çok ince ve önemlidir:
﴾ أَلَا إِنَّ أَوْلِيَاءَ اللَّهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ*الَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ ﴿
“Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlardır.”
Bir kişinin Allah dostu olabilmesi için uçmasına gerek yoktur. Birisi “filanca şeyh uçuyor” dediğinde, ona denir ki: “Evet ama uçan o değildir, etrafındakiler onu uçuruyorlar yani yalan söylüyorlar.” Bir Allah dostunun su üstünde yürümeye, havada uçmaya, olağanüstü şeyler yapmaya ihtiyacı yoktur:
﴾ أَلَا إِنَّ أَوْلِيَاءَ اللَّهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ*الَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ ﴿
“Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlardır.”
İşte Allah dostları için bu ince bir manadır. Fakat Allah Teâlâ bir Allah dostuna olağanüstü şeyler yapacağı kerametler vermek isterse, bu kerameti söylemesini yasaklar. Çünkü o günahsız değildir, eğer söylerse insanlar onu yalanlarlar. Bunun için ben şöyle düşünüyorum: Keramet anlatılmamalıdır da, yalanlanmamalıdır da. Peygamberler dışında bir kişi vasıtasıyla olağanüstü şeyler oluyorsa, bunun adı keramettir.
Meryem (a.s.) peygamber miydi? Hayır, o sadık, dürüst bir hanımdı. Ama İsa (a.s.)’ı babasız olarak dünyaya getirdi. İşte bu keramettir. Bizim bunu inkâr etmemiz mümkün müdür? Ashabu’l-Kehf peygamberler miydi? Hayır:
﴾ وَلَبِثُوا فِي كَهْفِهِمْ ثَلَاثَ مِئَةٍ سِنِينَ وَازْدَادُوا تِسْعًا ﴿
“Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler.”
O zaman peygamberlerin yaptığı olağanüstü şeyler mucize, Kuran’daki tanıma göre Allah dostlarının yaptıkları ise keramettir.
Allah’ın insana verdiği en büyük keramet ilimdir:
Fakat daha da güzel olanı, Allah’ın insana verdiği en büyük keramet, en büyük yücelik ilimdir. Bu kerametin olağanüstülüğe de ihtiyacı yoktur. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:﴾ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ وَكَانَ فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكَ عَظِيمًا ﴿
“Sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah’ın sana lütfu çok büyüktür.”
Yani peygamberlerin yaptığı olağanüstü şeyler mucize, Kuran’daki tanıma göre Allah dostlarının yaptıkları da keramettir. Sihirbazların, büyücülerin yaptıkları ise dalalet, sapıklıktır. Olağanüstü şeylerin olma sebebi, cinlerin büyücülerle yardımlaşması olabilir. Çünkü onların, büyük mesafeleri aşmak, ortaya çıkmamış bir bilgiyi elde etmek gibi insanların sahip olmadığı güçleri vardır. Büyücülerle dost olan şeytan da büyücüye bu bilgileri verir. Ama bu bilgiler asla gelecekle ilgili gaybî bilgiler olamaz. Ancak o andaki veya geçmişle ilgili bilgileri aktarabilir.
Şeytan Gaybı Bilmediğinden Büyücülere Gelecekle İlgili Bilgileri Asla Veremez.
Bir büyücünün veya sihirbazın gelecekten haber vermesi mümkün değildir. Çünkü gaybı yalnız Allah bilir:
﴾ قُلْ لَا أَقُولُ لَكُمْ عِنْدِي خَزَائِنُ اللَّهِ وَلَا أَعْلَمُ الْغَيْبَ ﴿
“De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem.”
Hz. Süleyman cinleri zor görevlerle sorumlu tuttuğunda, vefat ettikten sonra da cinler bu zor görevleri yerine getirmeye devam ettiler. Bu konuda Allah Teâlâ buyuruyor ki:
﴾ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ أَنْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ ﴿
“Süleyman’ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı.”
Büyücülere bilgi veren şeytanın gelecekten haber vermesi mümkün değildir. Ancak o anki durumu söyleyebilir. Büyücü Şam’dadır. Şeytan yani cin çok kısa bir zamanda Halep’ten Şam’a gidebilir. Büyücüye Halep’te o anda neler olup bittiğini haber verebilir. Buna o anki gaybi bilgiler denir. Geçmişle ilgili gaybi bilgiler ise kişinin cinlerden olan karîni’ni çağırma yoluyla bilinebilir. Şöyle ki, bazıları ölülerin ruhlarını çağırdıklarını iddia ediyorlar ölülerin ruhlarını getiremezler ama cinlerden olan karîni ile bağlantı kurabilirler. Böylece onun günlük hayatta yaptığı her şeyi ayrıntısıyla anlatabilir. Büyücü bunları sıraladığında insanlar ölülerin ruhlarının geldiğini sanır ama bu yalandır.
Yani büyücülerin, sihirbazları yaptığı olağanüstü şeyler dalalettir, sapkınlıktır.
Büyünün Kalbe, Sevgi, Nefret ve Şirk Bulaştırmak Gibi Etkileri:
Burada üç kavramımız vardır: Mucize, keramet ve dalalet. Doğru yolda istikamet üzere bulunan Müslümanın yaptığı keramet, Allah tarafından gönderilmiş olan peygamberin yaptığı mucize, sihirbazın, büyücünün yaptığı da dalalet yani sapıklıktır. Bu bizi her şeyin tarafsız olduğuna götürür. Çünkü insan muhayyerdir, seçme özgürlüğü vardır. Olağanüstü olayların keramet olma olasılığı da vardır, dalalet olma olasılığı da vardır. Sihir için yapılmış diğer bir tarif de şudur: Sihir, para kazanmak için yapılan endüstriyel hilelerdir. Onlarla sadece insanların gözlerini yanıltabilirler. Allah Teala şöyle buyurur:
﴾ سَحَرُوا أَعْيُنَ النَّاسِ ﴿
“insanların gözlerini büyülediler”
Bir arkadaşım Hindistan’a gitmiş ve gördüklerini bana şöyle anlatmıştı: Bir sihirbaz gördüm, yanında bir çocuk ve uzun bir ip vardı. İpi havaya attı ve ip havada asılı kaldı. Çocuk ipe tırmandı ve kayboldu. Sihirbaz aşağı inmesini söyledi ama çocuk inmeyince o da çocuğu takip etti. Biraz sonra çocuğun başı göründü, sonra elleri sonra tüm vücudu ortaya çıktı. İnanılmaz bir şeydi. Bir gazeteci heyeti geldi, olayı kameraya aldılar ama kayıtta da bir şey görünmedi. İşte bu olay şu ayette bahsedilen şeydir:
﴾ سَحَرُوا أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ ﴿
“insanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar”
Büyünün kalpleri sevgi ve nefret koyarak etkilemesi inkâr edilemez. Zira büyücünün en önemli görevi eşlerin arasını ayırmak, sıkıntılar ve hastalık vererek kişi ile kalbi arasına girmektir. Bu görerek anlaşılır, inatla inkâr edilebilir ama gerçektir.
Sihrin Hükmü:
Şimdi sihrin hükmüne gelelim: Sihir kesinlikle haramdır. Hanbelîler sihri öğrenmeyi de, öğretmeyi de küfür saymışlardır. Yani onu öğrenen de, öğreten de İslam Dininden çıkar. Şimdi halkın “Büyüyü öğren ama yapma” sözü nerede kaldı? Hiçbir şekilde aslı yoktur. İmam Malik ve İmam Ebu Hanife büyücünün kâfir olduğunu açıkça dile getirmişlerdir. Bunu da Peygamber Efendimizin bazı hadislerine dayandırmışlardır. Mesela “Sihir yapan kâfir oldu” hadisi gibi. Yani insan ile cinlerin şeytanlarıyla kurulan bağ sihirdir, sihir de küfürdür, günahtır.
Değerli kardeşlerim, Sihir hakkındaki görüşlerin hepsi Allah’ın onu haram kıldığına dairdir. Sihir de kamufle etme, hayal ettirme, bazen de el çabukluğu vardır. İlaçlar, tütsüler ve haram kılınmış muskalar ile yapılır. Bazen de ruhta ve malda sıkıntıya sebep olmak, belli bir mal elde etmek, namazları, ilişkileri ve bağları bozmak için belirli kelime ve ibarelerle cinlerin ve bu konu ile meşgul olanların hâkimiyetine sığınma ile yapılır. Cinlerin azgınları insanların azgınlarıyla dostluk eder. Bu insanlar Allah Teâlâ yerine cinlere kulluk ederler. Bu yüzden de şu ayet, insanlar ve cinler arasındaki bağlantıyı şöyle dile getirmektedir:
﴾ وَكَذَلِكَ نُوَلِّي بَعْضَ الظَّالِمِينَ بَعْضًا بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿
“İşte biz, kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz.”
Cinlerin zalimleri, insanların zalimlerine musallat olurlar. Tertemiz doğru yolda olan müminler ise şöyle zikredilir:
﴾ إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ ﴿
“Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur.”
Mümin sağlam bir koruma altındadır, ona bir şeytan taifesi dokunduğunda güçlü silahını kullanır. Bu silah da, Allah Azze ve Celle’ye sığınmaktır.
Sihrin Çeşitleri:
Değerli kardeşlerim, Sihrin çeşitlerinde birisi, yalancıların sihridir, onlar gezegenlere kulluk eder, onların dünyayı değiştirebileceğine inanırlar. Yıldızların, gezegenlerin, hayır ve şerre sebep olacağını düşünürler. İşte bu astrolojidir. Astrolog kelimesini çok duymuşsunuzdur. Astrologlar gezegenlerin dünyayı etkileyeceğine, hayır ve şerre sebep olabileceklerine inanırlar, bu durumda da Allah’tan başkasına ibadet etmiş olurlar.Firavunun sihirbazları nasıl insanların gözlerini büyülediler?
Bunların ayrıntıları kitaplarda mevcuttur. Onlar renkleri ve şekilleri yılana benzeyen lastik tüpler getiriyorlar, içlerine cıva koyuyorlar, bu tüpleri sıcak yüzeye koyduklarında cıva ısı ile geriliyor ve tamamen yılana benzeyip hareket ediyorlardı. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
﴾ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِنْ سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَى ﴿
“onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor.”
O zaman göz boyama, el çabukluğu, hile, dâhilik yoluyla yapılan işlemler ile cinlerle bağlantı kurularak yapılan sihir arasında fark vardır. Falcılarla, astrologlarla, ve şarlatanlarla bağlantı kurmak da dine uygun değildir.
Kuran Ayetleri İle Sihrin Küfür Oluşu:
Kuran’ı Kerim’de şöyle buyruluyor:
وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُو الشَّيَاطِينُ عَلَى مُلْكِ سُلَيْمَانَ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ وَلَكِنَّ الشَّيَاطِينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ ﴿
وَمَا أُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّى يَقُولَا إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا
مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ وَمَا هُمْ بِضَارِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ
﴾ وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
“Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi!”
Hz. Süleyman sihir yapmamış ve kâfir olmamıştır. Dolayısıyla ayette sihir küfür sayılmıştır. Fakat şeytanlar kâfir oldular ki bu hükmün başıdır. Dolayısıyla sihir küfürdür.
Cinler İnsanların Kendilerine Boyun Eğmelerinden Hoşlanırlar:
﴾ وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْإِنْسِ ﴿
“Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.”
Yani çok fazla insanı yoldan çıkarttınız.
وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْإِنْسِ وَقَالَ أَوْلِيَاؤُهُمْ مِنَ الْإِنْسِ ﴿
رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَا أَجَلَنَا الَّذِي أَجَّلْتَ لَنَا قَالَ النَّارُ مَثْوَاكُمْ خَالِدِينَ
﴾ فِيهَا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌ
“Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” Onların insanlardan olan dostları, “Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık” diyecekler. Allah da diyecek ki: “Allah’ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedî kalmak üzere duracağınız yer ateştir.” Ey Muhammed! Şüphesiz senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.”
Önceki derste insanlar ve cinler arasında karşılıklı faydalanmadan bahsetmiştik. İnsanlar cinlerden bazı bilgileri aldıkları ya da onlar sebebiyle bazı olağanüstülükler gösterdikleri için bundan memnun olurlar. Cinler de insanları kendilerine boyun eğdirerek durumdan yararlanırlar ki çok fazla insanı yoldan çıkarırlar.
Yunus Suresinde şöyle buyrulmaktadır:
﴾ فَلَمَّا أَلْقَوْا قَالَ مُوسَى مَا جِئْتُمْ بِهِ السِّحْرُ إِنَّ اللَّهَ سَيُبْطِلُهُ إِنَّ اللَّهَ لَا يُصْلِحُ عَمَلَ الْمُفْسِدِينَ ﴿
“Sihirbazlar atacaklarını atınca, Musa dedi ki: “Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah, onu elbette boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah, bozguncuların işini düzeltmez.”
Yani bozguncuların hedefine ulaşması binlerce kez imkânsızdır. Onların istediklerinde başarıya ulaşmaları mümkün değildir. Taha Suresinde şöyle buyrulmaktadır:
﴾ إِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ أَتَى ﴿
“Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez.”
Kurtuluşa eremez, başaramazlar.
﴾ قَالَ مُوسَى أَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءَكُمْ أَسِحْرٌ هَذَا وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُونَ ﴿
“Musa: “Size hak gelince, onun hakkında böyle mi diyorsunuz? Bu bir sihir midir? Oysa sihirbazlar, iflah olmazlar!” dedi.”
Sihirbazlarla, Büyücülerle Görüşen İnsanlar İftiracı, Yalancı Günahkârlardır:
Değerli kardeşlerim, Konu ile ilgili bir başka Kuranî delil de şudur:
﴾ هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَى مَنْ تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ*تَنَزَّلُ عَلَى كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ ﴿
“Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? Onlar, her günahkâr yalancıya inerler.”
﴾ هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَى مَنْ تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ* تَنَزَّلُ عَلَى كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ *يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ ﴿
“Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? Onlar, her günahkâr yalancıya inerler. Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır.”
İşte genel bir yasak, büyücülerle ilişki kuran insanlar veya cinlerle bağlantı kuran büyücüler yalancı, iftiracı günahkârlardır.
Sihir Büyük Günahlardan Biridir Ve O, Şirkin Çeşitlerindendir:
Şimdi sünnetten örneklere geçelim. İmam Buhari ve Müslim eserlerinde Ebu Hureyre (r.a.)’dan Rasulullah (s.a.v.)’in şu hadisini nakletmektedirler:
اجْتَنِبُوا السَّبْعَ الْمُوبِقَاتِ، قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَمَا هُنَّ؟قَالَ: الشِّرْكُ بِاللَّهِ، وَالسِّحْرُ، وَقَتْلُ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ ))
(( إِلَّا بِالْحَقِّ، وَأَكْلُ الرِّبَا، وَأَكْلُ مَالِ الْيَتِيمِ، وَالتَّوَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ، وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ الْغَافِلَاتِ
“(İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak” buyurdu.
Şimdi de Hz. Safiyye’nin naklettiği hadise bir bakalım:
(( مَنْ أَتَى عَرَّافًا فَصَدَّقَهُ بِمَا يَقُولُ لَمْ يُقْبَلْ لَهُ صَلَاةٌ أَرْبَعِينَ يَوْمًا ))
“Kim bir falcıya (kâhine) gelir, bir şeyler sorar ve söylediklerine de (inanıp) onu tasdik ederse, kırk gün namazı kabul edilmez."
Ebu Hureyre ve Hasan, Rasulullah (s.a.v.)’den şöyle nakletmektedirler:
(( مَنْ أَتَى كَاهِنًا أَوْ عَرَّافًا فَصَدَّقَهُ بِمَا يَقُولُ فَقَدْ كَفَرَ بِمَا أُنْزِلَ عَلَى مُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ))
“Kim bir falcıya (kâhine) gelir, bir şeyler sorar ve söylediklerine de (inanıp) onu tasdik ederse, Rasulullah (s.a.v.)’e indirileni inkâr etmiş olur.”
Yine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
(( ليس منا من تطيّر أو تطيّر له أو تكهن أو تُكُهِّن له أو تسحر أو سُحر له ))
“Uğursuzluğa inanan, kâhinlik yapan, kâhine giden, büyü yapan ve yaptıran ve bunlara inanan bizden değildir.”
Sorular ve Cevaplar:
S: Bir sihirbaz bilinmeyen ve keşfedilmemiş bilimsel gerçekleri bir cinin yardımıyla bilebilir mi?
C: Eğer bu bilimsel gerçekler cinin ihtisas alanıysa mümkündür.
Yine o gerçekler şimdiki ve geçmiş zaman ile alakalıysa mümkündür. Yani bu şekilde iki şartı vardır.
S: İnsanlar ile Müslüman cinler arasında bir bağlantı var mıdır?
C: Hayır, çünkü bu bağlantı sadece bozgunculuk ve dalalet yani saptırma için kurulur. Ama Müslüman bir cin bunu yapmaz. Zaten insan asla bir cine ihtiyaç duymaz. Bu yüzden de insan ve cin arasında özelikle de cinlerin şeytanlarıyla kurulan ilişki yasaklanmış ve günah sayılmıştır.
S: Peygamber Efendimizin büyülendiğine dair hikâyeye inanmalı mıyız, yoksa ne olursa olsun inanmamamız mı gerekir?
C: Rasulullah (s.a.v.)’e sihir yapılmış olsa bile etkilenmemiş veya sihir yapılmamıştır. Tamamen kurşungeçirmez bir araç gibidir. Kurşun sıkılsa bile bu araç etkilenmez. Bu konuda özgürsünüz. Peygamberimize büyü yapıldığına dair ahad hadisler vardır. Konu ile ilgili ise çokça ayet bulunmaktadır: “Dediler ki: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.”
Bu konuda da tercih şansı bulunmaktadır. Rasulullah’a büyü yapıldığına, etkilenmediğini kabul ederek inanmanızla, inkâr etmeniz de eşittir. Ayrıntılara girmeden ikisi de caizdir. Tıpkı kurşun geçirmeyen aracın durumu gibi bir olaydır. Fakat genel manada Allah Teâlâ’nın Rasulullah’ı koruması, ona zarar vermeye kalkışılmayacağı anlamına gelmez. Allah Teâlâ Kuran’ı da korumaktadır ama bundan, onun bilgilerini bozmaya çalışmak gibi bir girişimin de imkânsız olduğu anlaşılmaz. Amerika’da Furkan adıyla bir kitap telif edilmiştir. İçindeki bölümleri de “Ey Muhammed, Ya Rabbi” gibi cümleler içermektedir.
Allah Teâlâ’nın Kuran’ı koruması, ona karşı hiçbir girişimin de yapılamayacağı anlamına gelmez ama bu girişim başarıya ulaşamaz. Korumanın asıl manası budur.
S: Bir cinin musallat olduğu kişiyi tedavi eden kişi de yalancı mıdır, yoksa bunu yapması doğru mudur?
C: Eğer o kişiyi Allah’a yöneltirse, ona kuran okursa yani Allah’ın Kuran’da emrettiği gibi davranırsa, peygamberin emrettiği gibi davranırsa, bir sakıncası yoktur. Ama siyah bir horoz ve iki boynuzlu bir koyun getirir, onu tartar hayali bir ağırlık tespit eder, manasız kelimelerle bir şeyler okur ve bunları karanlık bir odada, dumanlarla, tütsülerle yaparsa, bu kişi büyücülere uymuş olur, o da tamamen yalancıdır. Ama dediğim gibi Kuran okumasını söyler, Allah’a yönlendirir, Allah’a dua etmesini, daha çok zikretmesini, Bakara, Al-i İmran, Felak ve Nas, Ayetel Kürsi okumasını, Allah ile beraber olmasını telkin ederse, bunda bir sakınca yoktur.